içimde bıraktığın boşluk hala canımı yakıyor. Ve hala kanadığını hissedebiliyorum yüreğimin.
Niye hep savaşmayı seçtin ki benimle?
Tam da yüreğimdeki isyanları bastırmışken, kendimle savaşmamaya söz vermişken,
yaralarımı sarmışken ve ben seni böyle delicesine sevmişken niye…
Beni sevmeyi deneseydin oysa yaralarıma tuz basmak zorunda kalmazdım…
Ne garip değil mi… Gidişinin bıraktığı acıyı bastırsın diye başka acılar seçiyorum artık.
Cam kırıklarının üzerinde yürüyorum mesela, ellerimi ateşin üzerinde dolaştırabiliyorum, yumruğumu sıkıp olağan gücümle duvara indirebiliyorum örneğin.
İndiriyorum da gülüm… Yine de bastıramıyorum yokluğunun bıraktığı acıyı.
Sahi niye gitmiştin…Niye yoktun…Hangi masal kandırdı…Hangi yıldız sakladı ki seni benden?
Sahi… Gitmiştin değil mi..?
Kendimi kandırıyorum sadece
Yoktun.
Hiç olmamıştın ki…